Fâtiha’dan Sonra En Az Kaç Âyet Okunmalı? Bir Gece Namazı Hikayesi
Kayseri’nin soğuk akşamlarından birinde, penceremden dışarıya bakarken, her şeyin ne kadar sessiz olduğunu fark ettim. Sadece rüzgarın hafif uğultusu ve uzaklardan gelen araba sesleri… Hava o kadar serindi ki, sanki içimdekilerle beraber dışarıya çıkıp soğuğa karışacak gibiydim. İçimde birikmiş duygular, kafamda beliren sorular vardı: Fâtiha’dan sonra en az kaç âyet okunmalı? Cevabını bulmak için girdiğim bir düşünce derinliğinden çıkmaya çalışıyordum, ama hayatımda önemli bir yeri olan o geceyi unutamıyordum.
Bir Gece İkilik ve Kayıp
Gece namazını kılmak için camiye gittiğimde, içinde bulunduğum ruh halini kimseye anlatamam. O kadar garip bir yalnızlık içindeydim ki, bazen kalabalığın içinde kaybolmak istersiniz ya, işte ben de öyleydim. Kayseri’nin büyük camilerinden birinin kapısından içeri adımımı attım, hafifçe soğuk taş zeminde ayaklarımın sesleri yankılandı. O an, içimdeki karmaşa ve hayal kırıklığı bir anda kayboldu, caminin huzurlu atmosferi bana sarıldı. Ama o an bir soru aklımı kemirmeye başladı: Fâtiha’dan sonra en az kaç âyet okunmalı? Bunu hep sorardım, fakat hiçbir zaman tam anlamıyla cevap bulamazdım.
Namaz kılarken, içimde bir boşluk vardı. Huzurlu olmak yerine, ne yapmam gerektiğini tam olarak bilemiyordum. Fâtiha’yı okudum, sonra bir an durdum. Gözlerim kapalı, kalbimden geçenleri hissetmeye çalıştım. Herhangi bir âyet okumadan önce, acaba sadece Fâtiha yeterli mi? Ya da gerçekten biraz daha fazla okumalı mıydım? O an düşündüm, namazda insanın sadece fiziksel değil, duygusal olarak da içsel bir şeyleri tamamlaması gerekirdi. Ama içimde o boşluk, o sorunun cevapsız kalması, namazımı ruhsal anlamda tam hissetmeme engel oldu.
Bir Adım Ötesi
O an aklıma geldi, yıllar önce annemle gittiğim bir namazı hatırladım. Bunu anlatırken duygularımın hala taze olduğunu fark ediyorum. Annem bana, “Fâtiha’dan sonra bir âyet daha okursan, dua etmiş olursun. Sadece laf olsun diye değil, kalbinden dua etmen gerek,” demişti. O günden sonra, bazen Fâtiha’dan sonra ekstra bir âyet okumayı bir gereklilik olarak hissetmiştim. Ama o gece, o kadar yalnız hissediyordum ki, sanki namazın içinde bir şey eksikti. Fâtiha’dan sonra ne kadar okumalıydım? En az bir âyet, belki birkaç ayet daha… İçimden gelen ses bana, “Bir âyet bile yeter, önemli olan kalp temizliği” diyordu. Ama ben daha fazlasını arıyordum, hep daha fazlasını…
Cevapsız kalan bir soru, belki de hayatın bir anlamıydı. Belki de her şeyin cevabı, o huzur veren anlarda saklıydı. Sadece Fâtiha okumak, değil, her bir âyetin anlamını içselleştirmek gerekiyordu. Duygularımı bastıramadım, içimdeki huzursuzluk dağılmak yerine büyüdü. O an, bir adım ötesinde bir şeyler arıyordum, bir anlam bulma çabası vardı. Annemin dediği gibi, bazen sadece bir kelime, bir dua, kalpten atılmış bir niyet, her şeyin cevabı olabilir.
Sonraki Günün Umudu
O geceyi hatırladıkça, sabah uyandım. Gözlerim ağlamaklı, içimde hala sorular vardı. Ama bir yandan da umut dolu bir başlangıç hissettim. Hüzün, bazen insanı bir yere getirir, düşünmeye iter. Namazda Fâtiha’dan sonra ne kadar âyet okunmalı sorusunun cevabını bulamayabilirdim ama belki de o cevapsız kalma hali, hayatın anlamına bir adım daha yaklaştırıyordu beni. Kendimle ilgili bir şeyler öğrendim. O gece, sadece kalbimin sesini duymak gerektiğini fark ettim. Belki de her şey, ruhsal anlamda huzuru bulmakla ilgiliydi. İhtiyacım olan tek şey, içsel dinginlikti.
O gece camide bir kişi bile vardı, ben de sessizce namazımı tamamladım. Fâtiha’dan sonra daha fazla âyet okumadım. Ama içimde büyük bir huzur vardı. Belki de az da olsa, kalbimle hissettiğim dua, en güzel cevaptı. Soruların cevapsız kalması, bazen hayatın gizemidir ve belki de o cevapları bulmak için yıllarca arayacağız. Ama sonunda, içsel huzuru bulmanın, en önemli dua olduğunu fark ettim.