İçeriğe geç

Kök Türk Devleti hangi din ?

Kök Türk Devleti Hangi Din? Basit Cevapları Reddeden Bir Okuma

Topluca söyleyeyim: “Kök Türk Devleti’nin dini Tengricilikti” diyerek geçmek kolaycılık. Evet, Gök Tanrı inancı bir omurga sağlıyordu; ama bu, devletin tüm katmanlarını tek bir doktrinin içine hapsettiğimiz anlamına gelmiyor. Orhun Yazıtları’nda “Tengri”ye yapılan vurguyu alıp tarihî gerçeği tek renge boyamak, hem bozkır siyasetinin esnekliğini hem de İpek Yolu kültür alışverişini görmezden gelmek demek. Peki o hâlde Kök Türk Devleti hangi din? Gelin, bu soruyu biraz rahatsız edici şekilde masaya yatıralım.

“Devlet Dini” Arayışının Tuzakları

Devlet dini terimi, merkezi bürokrasi ve kanonlaşmış kuralları olan imparatorluklarla iyi çalışır; bozkır konfederasyonlarıyla değil. 6.–8. yüzyıllar arasında iki evrede (Birinci ve İkinci Kağanlık) var olmuş Kök Türk siyasî düzeni, farklı boyları, liderleri ve yerel ritüelleri aynı çatı altında tutan bir siyasal esneklik rejimiydi. Bu yapı, inanç alanını da tek şemsiye altına sıkıştırmak yerine çeşitliliği tolere eden bir pragmatizme yaslanıyordu.

Gök Tanrı Çekirdeği: Kozmik Meşruiyet Dili

Orhun Yazıtları’nda kağanın iktidarı “Tengri”ye bağlanır: gök (Tengri), yer-sub (yer ve sular) ve atalar ruhları üzerinden kurulan bir meşruiyet dili. Bu, monoteist bir dogmadan çok evren-düzeni vurgusu taşır. Kağan “Tengri kutu” ile donanmıştır; yani göksel onay olmadan iktidar eksiktir. Bu çerçeve, şamanik/“kam” pratikleri, kurban ritüelleri, atalar kültü ve kehanet/alamet yorumlarıyla iç içeydi.

Peki Sadece Bu Muydu?

Hayır. İpek Yolu demek, translokal tüccarlar demek; Sogdlar üzerinden Budizm, Maniheizm ve hatta Nasturî Hristiyanlık bozkıra uğruyordu. Bunlar “resmî din” hâline gelmedi ama elitin bir kısmında, sınır kasabalarında, ticaret güzergâhlarında karşılık buldu. Din, siyaset ve ticaretin dili olarak yer yer işlev gördü.

Tonyukuk’un Uyarısı ve Askerî Realizm

Provokatif bir soru: “Budizme geçseydik Kök Türkler çöker miydi?” Tonyukuk yazıtında, Budistleşmenin savaşçı dinamizmi gevşetebileceği endişesi dile getirilir. Bu, dinin “doğru/yanlış” tartışmasından ziyade stratejik bir tercih olarak kurgulandığını gösterir. Kök Türk aklı, “ne inanç bizi seferde güçlü kılar?” sorusunu sormaktan çekinmiyordu. Demek ki mesele, metafizik değil jeopolitikti: İnanç, göçebe-savaşçı düzenin sürdürülebilirliği üzerinden değerlendirilirdi.

“Kök Türk Devleti Hangi Din?” Sorusunu Yanlış mı Soruyoruz?

Bir başka kışkırtıcı soru: Tengricilik bir “din” midir, yoksa dünya-algısı/siyasî kozmoloji mi? Semavî dinler gibi keskin dogmalar ve kilise-benzeri kurumlar beklerseniz hayal kırıklığı yaşarsınız. Tengricilik, siyaset-doğa-atalar üçgeninde meşruiyet üreten bir çerçevedir. Dolayısıyla “hangi din?” demek yerine şu üçlemi sormak daha dürüst olur:

Meşruiyeti kim veriyor? (Tengri ve kut)

Toplumu kim koruyor? (Kağan-boy ittifakı, töre)

Ritüelleri kim yürütüyor? (Kamlar, yerel otoriteler)

Bu soruların cevabı bizi “tek din”den çok, çok-katmanlı bir inanç pratikleri bütününe götürür.

Tartışmalı Noktalar: Mit, Ders Kitabı ve Milliyetçi Okumalar

Neyi eleştiriyoruz?

Ders kitabı indirgemeciliği: “Kök Türkler = Tengricilik” eşitliği, bölgesel ve sınıfsal farklılıkları siler. Oysa saray çevresiyle göçer obalar aynı yoğunlukta etkileşime açık değildi.

Homojenlik miti: Boy konfederasyonu yapısı gereği ritüeller farklılaşır; tek tip ritüel ve inanç beklentisi, bozkır gerçekliğini ıskalar.

Geriye projeksiyon: Daha sonraki Türk devletlerinde görülen İslâmî üslubu geriye doğru okumak ya da Uygurların Maniheizmini Kök Türklere yapıştırmak, tarihî aşamaları çarpıtır.

“Din = ahlâk kanunu” sabiti: Kök Türk töresi, hukukî-ahlâkî düzen sağlar ama bu düzeni bir “kutsal kitap”la değil, gelenek, savaş pratiği ve ittifaklar üzerinden işletir.

Günümüze Yansıma: Kimlik, Ritüel ve Doğa Algısı

Bugün “Tengricilik” modern arayışlarda yeniden yorumlanıyor. Fakat dikkat: modern eklektisizm ile tarihî pratikler aynı şey değil. Yine de Kök Türk dünyasından üç güçlü tema bugüne taşınabilir:

1. Ekolojik hassasiyet: Yer-sub saygısı, modern çevre etiğine ilham verebilir.

2. Meşruiyet ve sorumluluk: “Kut” fikri, ikdidarın emanet olduğu bilincini tazeleyebilir.

3. Çoğullukla birlikte yaşama: Bozkır, çeşitli ritüelleri çatıştırmadan bir arada tutma becerisi geliştirir.

Geleceğe Dair: Araştırmanın Açık Dosyaları

Arkeolojik mikro-veri: Mezar eşyaları, ritüel alanları, kurban izleri; yerel farklılıkları daha iyi okuyabilir.

Metinlerarası karşılaştırma: Çin yıllıkları, Sogd mektupları ve Orhun yazıtları birlikte okunduğunda, inanç-siyaset ilişkisi daha netleşir.

Tören coğrafyası haritaları: Dağ geçitleri, kutsal su başları, göç rotaları; ritüelin mekânını çıkarabilir.

Sık Sorulan Provokatif Sorular

“Kök Türklerin resmî dini var mıydı?”

Bugünkü anlamda “resmî din” yoktu. Vardıysa bile Tengri merkezli kozmik meşruiyet ve töre devletin işleyişini tanımlıyordu; kurumsal ruhban yapısı değil.

“Budizm niçin benimsenmedi?”

Askerî-siyasal gerekçeler ağır bastı. Seferberlik ethosunu zayıflatacağı düşünülen öğretiler, elit stratejisi açısından riskli görüldü.

“Hristiyanlık/Maniheizm etkisi oldu mu?”

Etkiler temas hatlarında ve elit çevrelerde sınırlı kaldı; kök dokuyu dönüştüren bir çoğunluk inancı hâline gelmedi.

Sonuç: Cevabı Daraltmayın, Ufku Genişletin

Kök Türk Devleti hangi din? Eğer tek kelime isterseniz, “Gök Tanrı merkezli bir kozmoloji” deyip geçebiliriz. Ama dürüst cevap, pragmatik ve çoğul bir inanç pratiği tablosunu kabul etmektir: Tengri’nin gölgesinde töre, atalar kültü, kam ritüelleri; sınır boylarında Budist/Maniheist izler ve ticaretin getirdiği esneklik.

Kısacası, Kök Türk inanç dünyası, tek bir dogmaya sığmayacak kadar siyasal, coğrafî ve kültürel olarak zenginti. Bugün bu mirastan öğreneceğimiz en önemli şey, meşruiyeti gökten almak kadar, yeryüzünde çoğullukla birlikte yaşamayı başarmaktır.

::contentReference[oaicite:0]{index=0}

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

mecidiyeköy escort
Sitemap
ilbet girişsplash